Büyükbalkan;
Ancak; Mesleğimizin ve meslektaşımızın sorunlarının nelerdir diye baktığımda yıllarca aynı fasit daire içinde döndüğümüzü, değişen çok fazla bir şey olmadığını görmekteyim. Teknolojinin gelişmesiyle iş yükünün hafiflemesi gerektiği yerde daha da artmış olması (angaryaların) beni pek şaşırtmıyor. Yıllardır istekler, sloganlar, hırslar ve bencillikler hep aynı.
------------------------------------------------------------------------------------------
TÜRMOB Geçmiş Dönem Genel Sekreteri ve Genel Başkan yardımcısı YMM Uğur Büyükbalkan'ın Kaleminden;
"TÜRMOB Hikayesi"
1992 yılında başlayıp oniki yıl süren TÜRMOB’daki Genel Sekreterlik ve Başkan Yardımcılığı görevim süresince birçok olaylarla karşılaştım. Bunlardan hangisini anlatacağım konusunda oldukça zorlanmakta olduğumu görmekteyim. TÜRMOB’dan gelen bu istek bana kitap yazma duygusu uyandırdığını söyleyebilirim.
Toplumda saygınlık görmeyen, dağınık ve birbirlerine güveni olmayan meslek mensuplarını örgütlemek ve bilinçlendirmek için kurulmuş olan Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Dernekleri (MMMDB), Muhasebe Uzmanları Derneği’nin üstün çabaları ve Avrupa Birliği (AB) kabul kriterleri neticesinde 1989 yılında yasallaşan meslek kanunumuz bizlere yeni ve zorlu bir sürecin başladığının habercisiydi.
MMMDB çatısı altında örgütlenen meslektaşlarımız, yasayla kurulması gereken, meslek Oda’sı ve Odalar Birliği yapılanmasını hazırlamada daha etkin ve öncü niteliklere sahip oldukları için kısa zaman da seçimlere hazırlanıp, odalarda geçici seçilmiş, Odalar Birliğinde Maliye Bakanlığı tarafından atanmış müteşebbis heyetten seçimleri kazanarak Odaları ve Odalar Birliği’nin Yönetim, Disiplin, Denetim Kurullarını ve Birlik delegelerini belirleyerek göreve başladılar. İlk yönetimlerin işi oldukça zordu. Türmob, hak kazanan meslek mensuplarının ruhsatlarını hazırlayıp dağıtması, 3568 sayılı meslek yasasının zorunlu kıldığı tebliğleri Maliye Bakanlığı’nın görüşünü alarak yayınlaması gerekmekteydi.
Kendi içlerinde uyum sağlayamayan ilk birlik yönetimi, uğraşmalarına rağmen fazla başarılı olamadı. İllerde meslek mensuplarının bir an önce ruhsatlarına kavuşma isteği, meslek mensubu olmak için yapılan başvuru dosyalarının neticelenmemesi nedeniyle, oda yönetimleri de birlik yönetimine baskı yapıyordu. Günden güne bu sıkıntılar arttı; Birlik yönetim kurulunun değişmesi için Olağanüstü seçim talebi yapıldı. Ancak başarılı olunamadı, mevcut yönetim görevine devam etti.
1992 yılına gelindiğinde İstanbul odasının öncülüğünde, Ankara, İzmir (Eğe odaları yapılanması olarak) ve Bursa odalarının oluşturduğu “Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Grubu” birçok oda tarafından destek buldu.
Grubunun (ÇDMG) belirlediği önemli ilkelerin başında, “Önceki seçimlerde yapılan hataların bir daha yaşanmaması, oluşacak Birlik yönetiminin Odalarla uyum içinde çalışması ve belirlenecek Birlik başkanının, başta Yeminli odaları tarafından da kabul görülecek bir isim olması” gelmekteydi. Grup öncüsü Yahya Arıkan bu ilkelere göre çalışmalara başladı.
TÜRMOB’un ilk genel kurulunda divan başkanlığı yapan, Hesap uzmanlığı ve Petrol Ofisi Genel müdürlüğü (TPO) görevini başarılı bir şekilde sürdürmüş olan Mustafa Özyürekbaşkan adayı olarak belirlendi. Grup (ÇDMG) tarafında benimsenen Özyürek önderliğinde, illerinde ön seçimle yada atanan adaylar kendilerini tanıtmak için illeri dolaşarak meslektaşlara ve oda yöneticilerine kendilerini tanıtıp Grubun belirlediği çalışma programını, hedefleri anlatmaya başladı.
İstanbul Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Gurubunun yaptığı ön seçimi kazanarak,İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler odası’nın (İSMMMO) adayı ben oldum.
Gazi Üniversitesi Eğitim salonunda yapılan 2’nci olağan genel kurula, yönetim kurulu için, YMM olarak, Mustafa Özyürek, Dr. Masum Türker, Prof.Dr. Yüksel Koçyalkın, Mustafa Aysan, SMMM olarak, Uğur Büyükbalkan, Mahir Yalçınkaya (Ankara), SM olarak, Rıfat Nalbantoğlu (İzmir), Adnan Önürmen (Bursa)’den oluşan GDMB listesi büyük bir destekle seçimi kazandı.
İlk yönetim tarafından kiralanan Cinnah Caddesi üzerindeki Mavi Apartmanda yaptığımız Yönetim Kurulu toplantısı ile, talep ettiğim Genel Sekreterlik görevine başladım.
İki katı (4 daire) kiralanmış olan genel merkezin yönetim katı hariç, personelin çalışma yeri kötü ve kullanışsızdı. Personelin bir bölümü daktilo ile ruhsatları, bir bölümü de kimlikleri yazmaktaydı. Yemek yeme yeri olan mutfak bakımsız, evrak kabul bölümü karanlıktı. Çalışanlar da uzun zamandır maaşlarını almadıkları için huzursuzluk mevcuttu. Ödeme yapmak için kasa da para yoktu.
Mali sorunu çözmemiz, incelenmeyi bekleyen dosyaları sonuçlandırmamız, verdiğimiz sözleri kısa zamanda yerine getirmemiz ve saygınlık kazanmamız gerekmekteydi. Ruhsatları odalara göndermeye, incelenecek dosyaları sonuçlandırmaya başladık. İcra kurulu olarak yoğun bir şekilde çalışıyorduk. Mali sıkıntılar nedeniyle, Ankara dışından gelen kurul üyeleri ya otobüsle, yada kendi araçları ile toplantılara katılıyorlardı.
Dönemin Maliye Bakanı Anavatan Patisinden Sümer Oral, Gelirler Genel Müdürü Zekeriya Temizel’di. Tek Düzen Hesap Planını uygulamaya koymak için büyük çaba harcıyorlar, TÜRMOB’dan destek istiyorlardı. Aynı zamanda esnaf odalarına avantaj sağlamak için Zekeriya Temizel’in gündeme getirdiği “Basit usulde defter tutma” yasasını da çıkartmak istiyorlardı. Bu yasanın çıkması halinde İşlet Defteri tutulması kademeli olarak ortadan kalkacak, esnaf odaları bünyelerinde oluşturacakları bir birimle toplu halde muhasebe tutabilecekler di. Bu da birçok meslek mensubunun zor duruma düşeceği anlamına gelmekteydi. Tasarının yasallaşması için siyasi fark gözetmeksizin bütün SMMM odaları Maliye Bakanlığı ve yakın oldukları Milletvekilleri üzerinde baskı yapmaya başladı. Odalarımız Maliye Bakanına ve Gelirler Genel Müdürüne “ekonomik olarak zorda olan esnafın defterlerini ücretsiz olarak tutabileceklerini” önerdiler. Zekeriya Temizel yasanın çıkmasını onur meselesi yaptığı için hiçbir öneriyi kabul etmiyor, yasallaşması için çalışmalara devam ediyordu.
TÜRMOB yönetim kurulu olarak panel yapılmasına, yürüyüşle protesto edilmesine karar verildi. Ankara’da TBMM karşısındaki bir otelde yapılan panele Maliye Bakanı Sümer Oral, Gelirler Genel Müdürü Zekeriya Temizel, Milletvekilleri ve Maliye Bakanlığı üst düzey bürokratlarının yanı sıra SMMM odaları ile meslek mensupları katıldı. Yasa tasarısına karşı “sıkıntılarımız, önerilerimiz ve beklentilerimiz” katılımcılar tarafından Bakana ve Maliye camiasına anlatıldı. Ancak Sümer Oral “ Özyürek’le olan arkadaşlığından, meslektaşları sevdiğinden” ifadelerle konuyu geçiştirmeye çalıştı. Kürsüye gelen Genel Başkan Mustafa Özyürek “ya sorunlarımızı çözersiniz, çözemezseniz çözecek yeni bir Maliye Bakanı buluruz” diyerek tavrını koydu. Üst düzey davetliler arasında şaşkınlık yaratan bu sözler, meslektaşlar tarafından ayakta alkışlandı. İllerde de odalarımız tarafından organize edilen protestolar sayesinde Maliye Bakanlığı yasa tasarısını gündemden kaldırdı. Bu başarı odalara ve meslektaşlara moral verirken, TÜRMOB’nun kamuoyunda tanınmasına, kurumsallığa atılan ilk adımın işaretiydi.
Medya tarafından ekonomik konularda bilgi alınmaya, Maliye Bakanlığının hazırladığı yasa tasarıları ile ilgili televizyon programlarına çağrılmaya, yayınladığımız “Ekonomik Rapor”çeşitli yerlerde referans gösterilmeye başladı. Artık Maliye Bakanlığı TÜRMOB’dan görüş istemeye başlamıştı.
Dönemin SSK (şimdiki SGK) Genel Müdürü Kemal Kılıçtaroğlu, BAĞKUR Genel Müdürü Rıdvan Selçuk uygulamada yaşanan sorunlar ve çözüm yollarını birlikte aşmak için teklifte bulundular.
O dönem SSK’nın maddi sıkıntılar yüzünden zorda olduğu basında yer almaya başlamıştı. SSK yönetimi tüm uğraşlara rağmen geçmişte yapılan siyasi hatalar yüzünden (erken yaşta emeklilik) sorunu aşmakta zorlanmaktaydı. Bende TÜRMOB olarak bir şeyler söyle için “SSK’yı biz kurtarırız” başlığı ile bir basın bildirisi hazırladım; bildiride “aylık ve dört aylık bildirgelerin meslek mensupları tarafından imzalanması halinde denetlenmiş olacağı, sorumluluk taşıdığımız için gerçeği yansıtması sağlanacağı” söylemek teydim. Bildiri ertesi gün gazetelerde yer aldı ardından televizyonlar arayıp programa çağırdılar; durumu Mustafa Özyürek’e bildirdim.
Özyürek, spirili bir dille “sen katıl, madem bildiri yazdın idda ettiğin gibi SSK’yı kurtar bakalım” dedi. TRT’nin yayınladığı programa, ben, SSK genel müdür yardımcısı Bülent Kuşoğlu (şimdi CHP Milletvekili) ve SSK Müfettişleri Derneği başkanı olarak katıldık. İlk olarak bana önerilerim soruldu, detaylı olarak anlattım. Görüşlerime dernek başkanı katılmadı, Bülent Kuşoğlu “görüşlerimiz samimi ve yapılabilir bulduğunu söyleyip teşekkür” etti. Programdan sonra Kuşoğlu konu hakkında çalışmak yapmak üzere kuruma davet etti.
Kuşoğlu ile birlikte çalışmalara başladık, “bildirgelerin meslek mensupları tarafından imzalanması” tebliğinin taslağını hazırlayıp Genel Müdür Kemal Kılıçtaroğlu’na sunduk. Son derece memnun oldu. Tebliğ yayınlanarak yasallaştı. Bu bizim için büyük bir başarı idi, Maliye Bakanlığından hep isteyip de bir türlü yaptıramadığımız “bütün beyannamelerin meslek mensupları tarafından imzalanması” isteğimize başka bir resmi kurum onay vermiş oldu. Muhasebe camiası için beyannameleri imzalamak çok önemliydi. Çünkü ruhsatlı meslek mensupları attıkları imza değerli olmasın yanı sıra yetkisiz (ruhsatsız/korsan), muhasebeciyim diyenlerin önü kesilecekti.
SSK (SGK) ile çalışmalarımız devam etti. Yayınlanan tebliğden sonra, biten inşaatlarda asgari işçilik denetimi’nin de meslek mensupları tarafında yapılması için “asgari işçilik bildirimlerini denetimi” tebliğ yayınlandı. SSK Müfettişleri derneği iptal için dava açıp iptal ettirdi ama ilerleyen yıllarda bu kez derneğin isteği üzerine tekrar gündeme gelerek yasallaştı.
Diğer taraftan tek düzen hesap planı’na geçiş sağlayabilmek için kitaplar yayınlamaya, Dr.Masum Türker ve Prof.Dr Yüksel Koç Yalkın önderliğinde eğitim sempozyumları tertiplemeye başlandı. Ciddi başarılar elde edildi.
Cinnah Caddesi Mavi Apartmandaki kiralık katlar (iki kat) dar ve uygun gelmemeye iyi bir yere taşınmamız gerektiği ama mali sıkıntılar nedeniyle nasıl olacağını tartışıyorduk. Kendimizin kalacak yer sorununu bile çözememiştik. İlk günlerde Mustafa Özyürek’in ilişkileri sayesinde AŞTİ yakınında bulunan Öğretmen evi misafirhanesinde Özyürek’le birlikte, daha sonra çeşitli fiyat olarak uygun otellerde kaldık. Buda maliyetli olmaya, ev ortamından uzaklaştığımız için psikolojimizi bozmaya başladığını gördük, Hoşdere caddesinin arka sokağında giriş katı eşyalı daire kiraladık. Ben, Dr.Masum Türker, Rıfat Nalbantoğlu devamlı, Adnan Önürmen’de yönetim kurulu toplantısına katılacağı zamanlarda dairede kalmaya başladık. Emlak konutun kampanyası ile Çankaya Mesa’da TÜRMOB’a lojman olarak satın aldığımız iki daireye kadar iki eşyalı kiralık dairede aynı ekip (Adnan Önürmen hariç) kaldık. “Pijama muhabbeti” adını (isim babası Masum Türker) akşam sohbetlerimizde de mesleğin durumu ve geleceğini tartışıyorduk.
Bir gün Mustafa Özyürek “TÜRMOB’u taşıyacağız, hatta kendi yerimize” dedi; nasıl dedik? “Halk evlerine Milli Emlak tarafından tahsis edilmiş Gençlik caddesinde (Anıtkabir’in orada) arsası varmış, bina yapamıyorlar, arsa onlardan yapmak bizden olacak ve katları paylaşacağız, ortak alanları da birlikte kullanacağız şeklinde teklif geldi” dedi. Güzel teklif kabul edelim dedim. “binayı yayaş yayaş yaparız da içini nasıl döşeyeceğiz Uğur” dedi. Bir başlayalım da bakarız çaresine diye cevap verdim. Bina yapma maceramızda böylece başlamış oldu…
Eğitimler hızla sürerken “Sirküler Rapor” kitapçıkları, bilanço dergisi çıkarıp odalara ve bütün delegelere gönderiyor, üç ayda bir “Başkanlar Toplantısı” yaparak gündemi tartışıyor, birlikte karar alıp birlikte yönetmeye çalışıyorduk. Meslek adayları ayrı konumuzdu; mesleğe kazandırmak için eğitim vermek, işlemlerini yürütmek, sınavları hazırlamak oldukça zordu; Masum Türker’in önerisi ile TESMER (isim babası RN) böylece hayata geçmiş oldu.
Binamızı yapmak, eğitimleri sürdürmek için elbette para lazımdı. Hükümet tarafından uygulanan konan fonlar (Tansu Çiller hükümeti) bize ilham kaynağı oldu; “eğitim fonu, inşaat fonu” adlarla ruhsat alacaklara uygulamaya başladık, böylece kaynak sağlamaya başlamış olduk. Bunun içinde bekleyen dosyaların sonuçlanması gerekmekteydi. İnceliyor, sonuçlandırıyor ve her yönetim kurulu toplantısında karar vererek yüzlerce meslektaşı camiaya katılıyorduk.
Arşivde (depoda) olumsuz sonuçlanan dosyalar olduğunu öğrendim. Hepsinin çalışma odama getirmelerini istedim. Ertesi gün çalışma odama geldiğimde 30 metrekarelik odama girmeme imkan yoktu, her taraf tavana kadar dosya doluydu, şaşırdım, bunlar ne? diye sordum, istemiş olduğum dosyalardı bunlar. Artık dönüş yoktu, geri gönderemezdim, incelemeye başladım. Çoğunluğu İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir ve çeşitli illerdendi.Dosyaları inceledikçe hayretler içinde kaldım, sudan sebeplerden, eksik evraktan ya da hatadan ruhsat alması gereken birçok insan madur edilmiş, “olumsuz” yazısı kendilerine tebliğ edilerek, insanların hayalleri ile oynanmış. Bunun üç nedeni olabilirdi:
1- Binlerce dosyayı incelemek zor gelebilir.
2- Gereken özen ve hassasiyet gösterilmemiş.
3- Odaların (Başta İstanbul) üye sayısını arttırmamak.
Çünkü artan üye sayısı ile yirmi beş üyede bir delegeye (şimdi sayı 75 Üyede 1 delegeye) sahip olacak olan odanın TÜRMOB seçimlerindeki etkisi daha fazla olacaktır. Artık ne düşünüldüyse önemi yok, bir an önce bitirmeli ve insanları mutlu etmeliydik. Sabahtan başlayıp gün ağarana kadar süren çalışma ile yüzlerce dosyayı sonuçlandırdım.
Diğer yanda da Gençlik caddesinde başlattığımız inşaatla uğraşıyor, çok biliyormuş gibi yapan şirket yetkilerine (Tepe İnşaat A.Ş.) öneriler sunuyor, bir an önce bitmesi için gayret sarf ediyorduk. Sonunda inşaat bitti, meslektaşlarımıza yakışır bir yer olmuştu. Ama bir sorun vardı:
Aynı binayı Halk Evleri ile paylaşacaktık. Ortak alanlar (konferans salonu) en çok onlar kullanacak (halk oyunları, toplantılar ve diğer etkinliklerden dolayı) bize pek zaman kalmayacak, yine iki kata sıkışıp kalacak, yaptığımız uğraşının bir anlamı kalmayacaktı. Güvenlik konusu da ayrı bir sorundu. Her ne kadar dünya görüşümüz ortak olsa da biz meslek odaları birliğiyiz, üyelerimiz her siyasi görüşten olan inşanlardan oluşmakta. Bu durumu çözmemiz gerektiğini Genel Başkan Mustafa Özyürek’e aktardım. Aynı çatı altında olmazın zor olduğunu Halk Evlerinin ekonomik zorluklar içinde olduğu ortak genel giderlere katkı sağlayamayacaklarını (gelen elektrik parasına itiraz ettiklerini) söyledim. Özyürek’te “paylarını bize satmalarını teklif edelim o zaman” dedi. Uzun görüşmeler neticesinde Halk Evleri yöneticilerini ikna ettik ve binanın tamamı bizim oldu. İçini döşemek ayrı bir sorundu, eldeki eşyalar yeniden boyatıldı, döşemeleri değiştirildi ama yeterli değildi. Kat projelerini alarak, Hüsnü Güreli, Cansen Başaran, Denet YMM, Denge YMM gibi tanınmış meslektaşlara gidip, katların tefrişi halinde o kata isimleri vereceğimizi söyleyip yardım istedim. Bir dönem Birlik Disiplin Kurulu Başkanlığı yapan Hüsnü Güreli yardımda bulunurken, diğerleri ise beklentimize cevap verecek kadar yardımda bulunmadı. Yine de yardım edenlerin isimleri, katlara değil ama pano yapılarak lobinin bir köşesine asıldı.
Yeni yapılanmalara hız verilmişti. Masum Türker’in öneri ve çalışması ile TUMUDESK (Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu) kurulmaya, bir yanda da Maliye Bakanlığının angaryalarına karşı mücadele sürdürmeye çalışıyorduk. Seçim Olağan Genel Kurulların stresi de ayrı bir heyecan ve gerginlikleri de beraberinde getirmekteydi. Ön seçim atmosferleri, genel kurul kulis çalışmaları, konuşmaları ve kırgınlıklar ayrı bir anlatım bahsi oluşturduğundan burada bu konulara girmeyeceğim.
Genel Sekreterlik (8 yılı) ve Genel Başkan Yardımcılığı (4 yıl) görevlerim süresince kimine dahil, kimine müdahil olduğum birçok olay ve sorunlar yaşadım. Yaşanan sorunların aşılmasında en büyük etken Mustafa Özyürek’in ekip çalışmasına önem veren, toparlayıcılık özelliği çok büyük etkendi. Kurullarda görev yapan arkadaşların, yönetime karşı güven ve saygı göstermeleri ile, TÜRMOB’un kurumsallaşması, meslektaşların Birliğine sahip çıkması, toplumda saygın bir yer kazanmasına öncülük ediyorlardı. Bunun en önemli sebebi “Nispi temsil” gibi saçma bir seçim sisteminin olmaması, tek liste halinde seçimlere girip temsil hakkını kazanmış olmanın verdiği rahatlık ve saygınlıktı.
Bugün kurumsallaşma adına çok yol alındığını, meslektaşın eğitime daha çok önem verildiğini görmek beni mutlu ediyor.
Büyükbalkan; Ancak; Mesleğimizin ve meslektaşımızın sorunlarının nelerdir diye baktığımda yıllarca aynı fasit daire içinde döndüğümüzü, değişen çok fazla bir şey olmadığını görmekteyim. Teknolojinin gelişmesiyle iş yükünün hafiflemesi gerektiği yerde daha da artmış olması (angaryaların) beni pek şaşırtmıyor. Yıllardır istekler, sloganlar, hırslar ve bencillikler hep aynı.