Kurban
09 Temmuz 2022 Cumartesi
Gülüzar Özev
“Baba sana geldim. Bedenimi kendi isteğimle vatanıma, Hellen toprağına sunmak istiyorum. Bu yönde tanrı buyruğu olduğuna göre,
Kurban

“Baba sana geldim. Bedenimi kendi isteğimle vatanıma, Hellen toprağına sunmak istiyorum. Bu yönde tanrı buyruğu olduğuna göre, Tanrıçanın sunağına götürüp kurban edin beni! Bütün mutluluklar sizin olsun! Çabalarınızın başarıyla taçlanmasını, muzaffer dönmenizi dilerim. Hiçbir Akha bana dokunmasın, ağlayıp sızlanmadan, cesaretle uzatacağım boynumu keskin kılıca.” 
Bu alıntı, antik Yunan yazarı Euripides’in “İphigenia Aulis’te” adlı tragedyasından. Kitapta anlatılan Yunan komutanı Agememnon’un savaşa gitmek için denizde ilerlemesi gereken gemilerin rüzgâr esmediği için durakalmasına karşılık Tanrıça Artemis’e kızını kurban etmesinin acı hikâyesidir.

Tanrıça Artemis’e kurban vermekle rüzgârın eseceğine inanılır.

Tragedya, anlatacağım mitolojik yazıların ana temasıdır. Çok tanrılı dönemler insanlığın ilkelliğiyle beraber çaresizliğinin hüznünü bağrında taşır.
 
Hiçbir topluluk, hiçbir uygarlık yoktur ki kurban ritüelinden ayrı dursun. Bu anlamıyla kurban etme olayı dinlerin doğuşundan önce gelir.

Binlerce yıl önce doğa karşısında mağdur olup çaresiz kalan insan, deprem, sel baskını, şimşek gibi felaketlerle karşılaştığında kendini güvenceye almak için tanrıya bir sunuda bulunmak zorunda hissediyordu. Önceleri insan kurban edilirdi. Bu eylemin türlü çeşit uygulamaları vardı. Genç kızlar, erkekler canlı canlı tepelerden lav çukurlarına atılırdı. Kurbanlık kişi ayakları ve elleri bağlanır canlı canlı kalbi çıkartılır ve kral tarafından yenir, kanı içilirdi. 

Ateşin bulunmasıyla birlikte kurbanlıklar bu sefer canlı canlı yakılmaya başlandı. Her ülkenin kendine göre kurban âdeti vardı. Kiminde ölecek kişi kral, kiminde ilk doğan çocuk, kiminde genç kızlar delikanlılar. Bazı durumlarda insan uzuvlardan biri kurban edilirdi. Kolu, bacağı, cinsel organı. Bir dönem erkeklerin üreme organlarının tamamını tanrıya sunduklarını görüyoruz. Kibele mitolojisinde  Attis cinsel organını keser, kestiği yerde damlayan kandan çam ağacı çıkar. Attis doğanın bereketi için en önemli uzvunu kurban etmiştir. Daha sonra bakarlar ki bu işlem sonucu aşırı kanamadan ölümler çok oluyor ya da doğumlar olmuyor işi sünnete çevirirler. Bugün Müslümanlarda ve Yahudilerde görülen sünnet geleneği kurban faciasının yumuşatılmış halidir. 
Tek tanrılı dinlere gelindiğinde insan kurbanlığından hayvan kurbanlığına dönüldüğünü görüyoruz. Hayvan kurban etmeye başlanınca her ülke bulunduğu topraklarda hangi hayvan çoksa o kurban edilirdi. Hayvanın sağlıklı olmasına özen gösterilirdi. Zira Tanrı’ya sakat ya da eksik sunum yapılamaz. Kurbanlıklar çok çeşitli hayvanlardan oluşabilirdi: Balık, yılan, kedi, sığır, koyun, keçi, güvercin... 

Ülkemizdeki gelenekte ise daha çok koyun, düve, dana, horoz kurban edilir. Bazı yörelerdeki inanca göre kurban kanının toprağa değmemesi gerekir. Kanın döküldüğü yerde bereket olmayacağına, ot çöp bitmeyeceğine inanılır. Hayvanı kesenin alnına bir parmak kan sürülmesi işte bu inançtan kalmadır, günümüzde çocukların alnına espri mahiyetinde sürüldüğü görülür. Yine eski zamanlarda gelme bir adetle sağlıklı bir keçinin süslenip püslenerek yakılması ve yanma sonucu çıkan kokunun gökyüzüne tanrıya ulaşacağını düşünülür. Bununla keçiden çıkan yağ kokusu ile adağı yerine getiren günahlarından arınmıştır. Bu ritüelin anlamı “günah keçisi” kavramıyla bugünlere taşınmıştır.  

Sadece insan veya hayvandan meydana gelen kanlı diyebileceğimiz kurban değildir söz konusu olan. Bazen Tanrı’ya bitki, ekmek, şarap da sunulur. Söz gelimi Hititlerde ekmek sunulur tanrılara; Eski Türkler,  Kımız ve süt ikram ederler. Japonlar balık kurban ederler, deniz ürünleri yemeğini sunarlar. 

Çinli bilge Konfüçyus, yasaklar kurban olayını. Zerdüşt dini de öyle. Muhtemel sebep, tarım işlerinde hayvana duyulan vazgeçilmez ihtiyaç olmalıdır. Ancak insanlar bu ritüelden vazgeçmezler. Kurbanla ilgili birçok mitolojik efsane  mevcuttur. Anlatayım kısaca birkaçını…

ADEM İLE HAVVA
Cennette yaşayan Adem ile Havva’nın gizli bölgelerini koç derisiyle örtmesinden ötürü ilk kurban kavramının ortaya çıktığı söylenir. Adem ve Havva ayıp (mahrem) yerlerini örtmek için koçu kurban etmişlerdir.

HABİL İLE KABİL

Söylenceye göre;  Tanrı, Habil İle Kabil kardeşlerden kurban ister. İstenen kurban, o yıl elde edilen en iyi ürünün bir kısmını vermektir. Habil bu sunuyu kusursuz bir şekilde yerine getirir.

Ancak Kabil; “Kazancımdan niye vereyim, ben emek verdim” diye düşünerek çürük mahsulden verir. Sunumu kabul olmaz. Bunun üzerine Kabil, kardeşi Habil’i kıskanır. Çünkü Habil’in adağı kabul olmuştur. Ayrıca da kardeşinin karısında gözü vardır. Kendi karısını çirkin bulmakta, Habil’in karısını beğenmektedir. Çok sürmez, o kıskançlık ve fesatlığıyla kardeşini öldürür. Bu yüzden denilir ki Habil, tek Tanrılı dinlere göre ilk kurbandır.

Hz. MUHAMMED’İN BABASI

Peygamberin dedesi Abdülmuttalip eğer on erkek evladı olursa birini Allah’a kurban vereceği vaadinde bulunur. On erkek çocuk dünyaya gelir, vaadine göre birini kurban etmesi gereklidir. On çocuk üzerinden kurayla çekiliş yapılır. Her seferinde Peygamberin babası Abdullah çıkar. Çocuğuna kıyamayan Abdülmuttalip yüz deve bedelle kıyımdan kurtulur. İslam öncesi cahiliye dönemine ait olan bu olay aslında uygarlığın büyük dev adımından başka bir şey değildir. Zira insanı kurban etmenin sonuna gelinmiştir.

HZ. İSMAİL’E İNEN KOÇ

Hz. İsmail için gökten koç inmesi hikâyesi Kur’an’da detaylıca anlatılır. Hz. İbrahim rüyasında, ilk çocuk olan İsmail’i Tanrı’ya kurban vermesi gerektiği yönünde bir ses duyar. İbrahim, daha önce Allah’a verdiği sözü unutmuştur. Bu ses defalarca kulaklarında çınlar. Sabah uyandığında bu rüyayı düşünmemeye çalışır. Ancak üç gece üst üste en sevdiği oğlunun kurban olarak istenmesi üzerine Allah’a karşı gelemeyeceği düşüncesiyle harekete geçer. İsmail’i,  Moriah dağına ava çıkma bahanesiyle götürür. Rivayete göre İsmail, babasının düşüncelerini ve Allah’ın buna ilişkin emrini biliyordu. Ancak babasının ellerini ayaklarını bağlamasıyla beraber titremeye başlar. İbrahim Peygamber oğlundan af dileyerek Allah’ın emrine karşı gelemeyeceğini söyler. Kılıcı boynuna sürter lakin gencin boynu kesilmez. Taşa vurur taş ikiye ayrılır. Başını bir kaldırır bakar ki melek elinde koçla gelmekte. Al der melek bunu adak yap Allah’a.

Yaşı kırkı geçenler bilir. İsmail’in kurban edilme sahnesi birçok evde temsili bir resimle işlenmiş ince bir halı olarak duvarlara asılır.

İsmail’in yerine koçun kurban edilmesi bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılmasının efsanesidir aslında.

HZ. İSA’NIN KURBAN RİTÜELİ

Hıristiyanlıkta kurban ritüeli çok asgari düzeyde devam eder. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa, çarmıha gerilerek öldürülmesiyle bütün insanlığın suçunu üstlenmiştir.  Dolayısıyla bu dinde kurban olayı,  yiyecek içecek sunumu türünden olur. 

Ruhani denebilecek kurban olayları da vardır. Örneğin cinsel diyetle manastırda sürekli ibadete inzivaya çekilme. Çok eski dönemlerde yapılan tapınak fahişeliği, Kiliselerde dualarla mum yakma eylemi, kurban etme olarak değerlendirilir. 

Bir de kendini insanlık için feda eden aydın insanlar vardır ki. Dünya onların sayesinde döner, uygarlık onların sayesinde ilerler. İnsanlığın gerçek kurbanı güzel insanlara buradan selam olsun diyorum. 

KURBAN ÇEŞİTLERİ

En yaygını bugünlerde yaşayacağımız kurban bayramıdır. Kefaret kurbanı, adak kurbanı, ölüm kurbanı, birlik kurbanı, kırk kurbanı …diye devam eder.

Günümüzde kurbanlar, daha çok Kurban Bayramında kesilir. Ancak özellikle Alevi toplumunda ölüm, doğum, evlenmelerde, işe girme, ev alma gibi dileklerin yerine gelmesinde Allah’a şükretme maksadıyla kurbanlar kesilir, yanına yemek konularak eş dosta ikram edilir. Kurban etinin dağıtımıyla yoksula yardım sağlandığı düşünülür. Et bulamayan insanlar senede bir kez et yüzü görmüşlerdir. Bir yönüyle doğrudur. Ancak çoğu zaman kurban payının çok azının dağıtılıp gerisinin buzdolabına atıldığı görülür. 

Orta sınıfın hızla eridiği, kimsenin kimseye yardım edecek halinin kalmadığı, etin bunca pahalandığı bir durumda Tanrı’ya sunuda bulunmak zorlaşmıştır. İşçisinin hakkını yiyen patronun, güya sevap işlerim düşüncesiyle bolca kurban kesip dağıtması da absürd yani anlamsız ve saçma bir durumdur. 
 
Dileğim;  hakça paylaşımın kimsenin tekelinde olmayacak denli sistemleşmesi, kurban bayramındaki hayvan katliamının son bulması. Ne dersiniz uygarlık bunu da başarır mı ?
Kurbanınız değil, mutluluğunuz bol olsun sevgili okurlar. 
REKLAM ALANI
9- Divan Başkanı Yücel Akdemir, Konuklara Söz Verdi. Gündem Gereği Yönetim, Denetim Kurulunun Aklanmasından Sonra Seçimlere Geçildi. Gülnar Özer ve Ekibi Tekrar Yönetime Seçilerek Üç Yıl İçin Meslek Mensuplarında Vize Aldı.
REKLAM ALANI
"Enflasyon Muhasebe Uygulamasına ve TÜRMOB Yönetim Anlayışına Karşı Yapacağımız Basın Açıklaması ve Eylemimize Katılımlarınızı Bekliyoruz.
" 2024 Geçici Vergi Döneminde Enflasyon Düzeltmesi " Konulu Seminer.
“Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak Finansal Tablolar” konulu seminerimiz
"Uygarlığa Yön Veren Türk Muhasebe Filozofları Üzerine "SMMM Dursun Ali Ayaz' la Söyleşiye Davetlisiniz.