İthalatın üretim üzerindeki etkisi
Feyzullah Topçu Mali Hukuk Uzmanı
Ülkemiz ithalat çöplüğüne döndü. Bu durum ekonomiyi kötü anlamda etkiledi. İçinde bulunduğumuz, ekonomik buhranın sebebi de budur. Burhandan kurtulmanın tek yolu ve reçetesi katma değeri yüksek yatırımları teşvik etmek ve işletmelerin önündeki engelleri kaldırmak, istihdam yaratan bu sektörlere gerektiğinde devlet desteği yapılarak yerli üretimi artırmaktır.
Acil durumlarda ve yetmediği zamanlarda geçici olarak ithalat yapılabilinir. Bu durum her ülkede yaşanıyor ve kabul edilebilen bir durumdur ama ne yazık ki; ülkemizde hemen hemen her şeyi ithal edecek duruma geldik.
Peki ne oldu da ithal cenneti olduk. Üretici neden üretmiyor. İktidar neden önlem almıyor. Kısaca sebeplerine ve sonuçlarına bir bakalım.
AKP iktidarıTurgut Özal'la başlayan üretimi yok etme politikasını sürdürdü. Cumhuriyet ile birlikte kurulan değerlerimiz olan fabrikaları, işletmeleri ya özelleştirdi, ya da kapatarak varlıklarını yandaşlarına peşkeş çekti.
Bununla kalmadı, üretim maliyetlerini yükselterek, yatırımcıyı üretim sektöründen uzaklaştırdı. Mevcut üreticiler ise, ya küçülmeye gitti ya da yabancı ortak almak zorunda kaldı. Yerli sanayiyi katma değer yaratan özel sektör üretim yapamaz hale getirildi. Ayakta kalamayan bazı önemli işletmer, rakabet gücleri kalmadığından iflas ederek kapandılar.
Ana sektör olan makine sanayi, tekstil, gıda, tarım ve hayvancılık sektöründe küçülmeler, üretimi bırakma ve yılğınlıklar oldu. Türkiye tarım cenneti bir ülke iken, neredeyse topraklarımızın tamamından bereket fışkırıyor olmasına rağmen, çiftçi girdi maliyetleri karışında giderek ezildi. Kredisini ödeyemiyor, traktörünü satıyor, topraklarının çoğu bankalar tarafından hacizli gibi sorunların artması ile üretim yapma isteklerini azalttı.
Hayvancılık sektörü için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Yüksek et fiyatları ve yapay et lobisinin şeytani oyunları sonucu, hayvancılık sektöründe de hızla kan kaybediyoruz. Çok ucuza et ithalatı başladı ama tüketiciye bu düşük et fiyatı yansımadı. Tüketiciye piyasa fiyatından satıldı yani yine İTHALATÇI kazandı.
Ayçiçeği yetiştirmeyen Sırbistan'dan 15 bin ton Ayçiçeği Tohumu ithal eden, dünyadaki tek ülkeyiz. İşte bunu fırsat bilen bazı yandaş yerli ve milli şirketlerimiz, başka ülkelerden satın aldıkları Ayçiçek tohumlarını önce, Sırbistana gönderdiler, oradan da % 0 gümrükle ülkemize getirdiler.
İTHALAT HASTALIĞINA YAKALANDIK
Türkiye tekstil cenneti diye seviniyorduk. Ancak yanlış politikalar sonucu başarılı olduğumuz bu sektörü Mısır'a kaptırdık. Eskiden tekstil ülkemizde ucuz, yurtdışında pahalıydı; şimdi burada pahalı, yurtdışında ucuz. Türkiye kaynaklarını doğru kullanamıyor. Dünyanın en güçlü tekstil ve hazır giyim üreticisiyken, hala daha birçok ürünün makinesini dışarıdan ithal ediyoruz. Bunun yanı sıra, Türkiye'de teknoloji üreten firmalara devletin yeterli desteği verememesi de yerli üretimi azaltıyor. Ülkede üretilen ürünlerin çoğunun ham maddeleri yurt dışından ithal ediliyor. Kaşıkla topladığımız kaynaklarımızı kepçeyle değil, kazanla dışarıya dağıtıyoruz.
AKP iktidarından önce, kendi kendimize yeterlilik oranımız % 85’ti, bugün bu oran % 51’e düştü. Tüm veriler, AKP’nin tarımda üretmek yerine ithalatı tercih ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
AKP'nin ithalat politikalarının Türkiye’nin üretim işletmelerinin geleceğini yok etti. Üreticiyi koruyoruz diyorlar, üretici dedikleri de ithalatçı, gerçek üretici, ihracatçı da kan ağlıyor.
İthalatın ekonomiye şüphesiz yararları yanında birde çok zararları da var. İhalat kısa vadede ihtiyaç duyulan ürünlerin hızlıca temin edilmesini sağlarken, yerli üretimin azalması uzun vadede ekonomik bağımsızlık ve istihdam açısından riskler oluşturabilir. Özellikle döviz kurlarının dalgalanması ve dış ticaret açıkları gibi konular, ekonomi üzerindeki baskıyı artırabilir.
Yapılan İthalatların büyük kısmı, iktidara yakın şirketler tarafından yapılıyor.
Kim kazanır devlet mi? Yada millet mi?
HAYIR İthalatcı kazanıyor.!
Yurt dışındaki üreticiler kazanıyor.
Peki kim kaybediyor?
İthalat döviz ihtiyacı doğurur, bu hem dış borcu hem de enflasyonu artırdı.
Üretimsizlik işsizliği, işsizlikte fakirliği getirdi.
Dışa bağımlılık arttıkça, fiyatlar arttı, fırsatçılara gün doğdu.
İthalat baronları parayı istiflerken, halk ise, yanlış politikaların faturasını öder oldu.
Nasıl Öder?
Yüksek enflasyon, yüksek vergi, yoksulluk, yolsulluk, ahlaki bozulmanın bedelini öder.
Sonuç olarak; kırmızı eti Sırbistan’dan, tohumu İsrail’den, sarımsağı Çin’den, soğanı İran’dan, patatesi Suriye’den, fasulyeyi Etiyopya’dan satın alıyoruz. Bu durumun tek sorumlusu tabiki iktidardır. Üretim planlanması yok. Üreticiye destek ve teşvik yok. Ürettiği malı hak ettiği değerden satamayan, aslan payını aracılara kaptıran, bir sistemde ayakta kalmaları ve para kazanmaları, büyümeleri bu sistemde çok zor.
Halbu ki; bu ucuz iş gücü sayesinde, Türkiye üretim merkezi olması çok mümkün. İktidarın buna göre, taraflarla bir araya gelip kısa, orta, uzun vadeli gerçekçi planlar yapması, üretimde başarıyı getirecektir. Bu başarı da, dış ticaret açığınının kapanmasına ve ekonominin düzlüğe çıkmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Bu yüzden üretim üretim, üretim diyoruz.