Finansman Gider Kısıtlaması Kaldırılmalı
YMM Bülent FIÇICI
2021
yılında, idare, mükellef ve meslek mensupları arasında ihtilaf yaratacak konulara
bir yenisi daha eklendi. Oysaki kanun düzenlemelerinin hem kişiler hem de idare
yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi
uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler de içermesi gerekir. Aksi takdirde, çok
fazla vergi uyuşmazlığı ve dava ile tarafların iş yükü artacaktır.
Finansman
Gider Kısıtlamasının kanuna konuluşundaki maksat ile uygulamanın usul ve
esaslarının belirlendiği tebliğ arasındaki mantık farklılığının da
uyuşmazlıkları artıracağı görüşündeyim.
İlgili Mevzuat;
Daha önce
1996-2003 yılları arasında uygulanan Finansman Gider Kısıtlaması 01.01.2004
tarihinden itibaren uygulamadan kaldırılmıştı.
15.06.2012 tarihinde
yayımlanan 6322 sayılı kanun ile Gelir ve Kurumalar Vergisi Kanunlarında yer
alan kanunen kabul edilmeyen giderler maddelerine (KVK 11/1-i ve GVK 41/1-9.) eklenen paragraflar ile kısıtlama mevzuatımıza
tekrar dâhil olmuştur. Her ne kadar maddenin yürürlük tarihi 01.01.2013 olsa da,
madde de %10 u aşmamak üzere oranın belirlenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna
(09.07.2018 den sonra Cumhurbaşkanına) yetki verildiğinden ve bu yetki 2021
yılı öncesinde kullanılmadığından, önceki dönemlerde uygulanmamıştır.
4 Şubat 2021
tarihinde 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile oran, sektör ayrımı
gözetmeksizin ve 01.01.2021 tarihinden geçerli olmak üzere %10 olarak
belirlemiştir.
25 Mayıs 2021
tarihinde yayımlanan 18 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile de
uygulamanın usul ve esasları belirlenmiştir.
Kanuna Konuluşundaki Maksat;
Söz konusu
kanun maddesinin gerekçesinde, düzenlemenin amacının işletmelerin öz
kaynaklarının güçlendirilmesinin ve finansman ihtiyaçlarının borçlanma yerine
öz kaynakları ile karşılanmasının teşvik edilmesinin amaçlandığı
belirtilmiştir.
İşletmeleri öz
kaynak kullanımına özendirmek, yabancı kaynak kullanımının azaltılmasını
sağlamak amacı ile vergi mevzuatımızda başka düzenlemeler de mevcuttur.
KVK 5/1-e de
yer alan, iştirak hisseleri ve taşınmazların elden çıkarılmasından elde edilen
kazançların bir kısmının kurumlar vergisinden istisna edilmesi, atıl olarak
duran varlıkların dönen varlıkların içine dâhil olmasıyla yabancı kaynak
kullanımının azaltılması amacına yönelik bir düzenlemedir.
KVK 10/1-ı da
yer alan, Nakit Sermaye İndirimi ile de, işletme dışındaki varlıkların işletme içine
sermaye olarak konularak yabancı kaynak kullanımının azaltılması
hedeflenmiştir.
Finansman
Gider Kısıtlaması ise ödüllendirme değil, cezalandırma yöntemi ile yine aynı
amacı, yani yabancı kaynak kullanımını azaltmayı hedef almaktadır. Ödüllendirme
yerine cezalandırılmanın seçilmesi ise zaten borç batağında olan işletmelerden
daha fazla vergi alınması anlamına gelmektedir.
Uygulama Esasları;
Yabancı kaynakları
öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın
maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara
ilişkin kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon,
vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve
maliyet unsurları toplamının %10'u Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate
alınacaktır.
Sadece bilanço
usulüne göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından
uygulanacak olan kısıtlama, kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal
kiralama, faktoring ve finansman şirketleri tarafından uygulanmayacaktır.
İhtilaf Yaratan Konular;
Yabancı
Kaynak ve Öz kaynak tanımları vergi kanunlarında yer almamaktadır. Vergi
kanunlarında yer almayan tanım, 18 seri no' lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile
bilançonun kısa vadeli ve uzun vadeli yabancı kaynakları toplamı olarak
açıklanmıştır.
Bu
tanıma göre yabancı kaynaklar içinde yer alan, yıllara yaygın inşaat ve onarım hak edişleri,
ödenecek vergi ve yükümlülükler, personele borçlar, dönem karı vergi ve yasal
yükümlülük karşılığı, gelecek aylara ait gelirler, gider tahakkukları ve
benzeri birçok hesap aslında finansman gideri yaratmamasına rağmen yabancı
kaynak tutarını yükseltmektedir. Dolayısı ile nakit akışı çok iyi olan ve
kapsam dışında kalması gereken birçok işletme gereksiz yere finansman gider
kısıtlamasına takılmaktadır.
Oysaki
sadece kısa ve uzun vadeli mali borçlar kapsama alınsaydı, amaca daha uygun
düşerdi diye düşünüyorum.
Diğer
taraftan hiç kredi kullanmayan finansal yapısı çok kuvvetli işletmeler de bu
kısıtlamaya tabi tutulup yüksek tutarlarda kanunen kabul edilmeyen gider yazmak
zorunda kalıyorlar.
Nasıl mı? Dış
ticaret firmaları, yurt içinden döviz bazında ihraç kayıtlı olarak almış
oldukları malları yurt dışına çok az kârlarla satmaktalar. Hiç kredi
kullanmamasına rağmen, satıcılar hesabının yüksek olması ve bu satıcılardan
almış oldukları mallar için kur farkı hesaplanması nedeni ile yüksek tutarlarda
kur farkı gideri oluşmaktadır. Aslında aynı malları yurtdışı müşterilerine
sattıkları için kur farkı geliri de oluşmakta, ancak, tebliğdeki aynı kaynağa
ilişkin netleştirme bunu kapsamadığı için, karlarının üç beş katı vergi
matrahları oluşmaktadır.
Aynı
kaynağa ilişkin oluşan kur farkı gelir ve giderleri ile ilgili tanımda
değişiklik yapılarak bu da çözülebilir. Ancak asıl olan, ekonomik yaşamın doğal
akışı içinde ortaya çıkan özellikle ithal girdiler nedeni ile oluşan ve
satıcılara ödenen kur farklarının, işletmenin inisiyatifinde olmayan fiyat
farkı olarak değerlendirilmesi gerektiği, kullanılan krediler ilişkin oluşan
finansman gideri niteliğindeki kur farkları gibi değerlendirilip
cezalandırılmasının kanunun amacı ile örtüşmediğini düşünüyorum.
Sonuç;
Finansman
Gider Kısıtlaması bu haliyle amacına hizmet etmek yerine, daha fazla vergi
almak için yapılmış bir düzenleme olarak algılanıyor. Bu hatanın giderilmesi
sadece kullanılan krediler için ödenen faiz, kur farkı vb. giderler şeklinde
düzenleme yapılması veya kurumlar vergisi oranının geçici maddelerle beş
senedir olması gereken orandan zaten yüksek uygulandığı da dikkate alınarak uygulamanın
tamamen kaldırılması daha doğru olacaktır.
Kaldı ki,
enflasyonun artmış olduğu bu dönemde işletmeler gerçekte elde etmediği,
enflasyondan kaynaklanan karlar için de vergi öderken, gerçek gideri olan
finansman giderlerinin bir kısmının da kanunen kabul edilmemesi, finans
sıkıntısına girmiş olan işletmeleri daha da sıkıntıya sokmaktadır.