Bağımsız Denetimde Yeni Bir Yetkilendirme Sınavı : Sürdürülebilirlik
Selahattin İpek
bdselahattinipek@gmail.com
Dünyamız var oluşundan bu yana üzerinde yaşayan
canlılarla birlikte evrimler geçirerek yeni yeni uyanımlar eşiğinde çağ açıp,
çağ kapatarak günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır. Kadim tarihte ekonomi
ilminin teorilerle betimlenerek insanların gelecek hakkında planlamalarını ön
görmeye başladıkları anlar henüz ortada yoktu. Sıradan bir hayatta kalma hali
doğal kabul ediliyordu. Haliyle her şey kendi doğal akışında devam ederken, insanlık
henüz ihtiyaçların doğa tarafından karşılanamayacağı savının sonuçlarıyla
uğraşmıyordu. Bilinmeyen bir dünya, kim bilir sonsuzluğa işaret ederken fuzuli
yüklenmelerden yorgunluklara kapalı kalmışlardır!
Öyle ki milat olarak mülkiyeti muhafaza güdüsüyle
göçerlikten yerleşik hayata geçen insanlık, sınırsız yaşam alanlarını
bırakarak, artık sahiplik duygusunda ayrıştığı otonom bölgelerinde, adalet kavramı
üzerinden normlar arasında bir düzen mücadelesine girmiştir.
Bunun sonucunda hoyratça bir taksim ile üretim
kaynaklarının tüketilmesi, elbette kurulu dünya devletleri arasında önlem alma
zorunluluğunu tetiklemiştir. Nihayet geldiğimiz noktada sınırsız insan ihtiyaçlarının
sınırlı yani kıt imkânlarla telafisi olarak açıklayabileceğimiz iktisadi terimler
hayatımıza girmiş ve hem günümüzü hem de geleceğimizi kurtarma yolları aramaya
başlamış bulunmaktayız.
Peki,
ihtiyaçlar ile kaynaklar arasında bir uyumsuzluk mu var?
İhtiyaçların, insan arzuları üzerinden yükseldikçe her
şeye sahip olma isteğinin dizginlenemediği duygusal tüm veriler gösteriyor ki,
kaynaklar (Emek, Doğal Kaynak, Sermaye) arasında olumsuz bir ilişki vardır.
Uyumsuzdur.
“Kıtlık
Kanunu” dünya kaynaklarının sonsuz olmadığına işaret eder.
Bu vesileyle bir başka bakış açısını da yazarak, karamsar
düşünmenin eşiğinde nefes aldıkça umudun
hep var olduğunu hatırlatmak isterim. Tabi olarak tek başına umut çözüm değildir.
İnsanın zorunlu ihtiyaçlarını göz önüne getirdiğimiz vakit bu ihtiyaçlar sınırlıdır.
Karşılanamaz değildir.
O halde “başta
üzerinde yaşadığımız dünya olmak üzere, insanın çalışarak ulaşacağı evrendeki
kaynaklar insanların her türlü ihtiyacını karşılayabilir.” (İslâm iktisadına
göre “sonsuz ihtiyaçlar - kıt kaynaklar” yaklaşımı)
Sınırsız olan, insandaki arzular ve bu arzuların neticesi
ihtiyaçlardır.
Ancak
canlılar dünyasının efendisi olarak akıl ve zekâ gibi donanımları ile insanlık,
çok da uzun zaman önce olmamasına rağmen durumun farkındalığına uyanarak;
geleceğin kötü yaşam koşullarını ortadan kaldıracak çözüm ve öneri tedbirlerini
sıraladığı standartlar üst başlığı ile yeni bir zorunlu alan açarak ivedilikle
çalışmalara başlamıştır.
Söz konusu çalışmaların amacı tabi olarak ihtiyaçların
karşılanabilmesi çerçevesinde, yeniden bir dünya yaratmak değil; aksine var
olun dünyamızın kötüye doğru gidişini yavaşlatarak evrende yeni hayat
sahalarını bulana kadar olan sürece hizmet etmektir.
Bu sebeple çokça iklim değişikliği olarak bildiğimiz, doğanın
dengesini alt üst eden olağandışı unsurlar karşısında ilk olarak;
“küresel
ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltarak, yeryüzü iklimini daha bir
yaşanır hale getirebilmek amacıyla, 197 ülkenin katılımında gerçekleştirilen 03
Kasım 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında (COP26);
Uluslararası Muhasebe Standartları Vakfı tarafından Uluslararası
Sürdürülebilirlik Standartları Kurulunun (ISSB) kurulduğu ilan edilmiş ve bu
sayede her geçen gün önemi artmakta olan sürdürülebilirlik
raporlaması kurumsal ve küresel bir geçerlilik kazanmıştır.”
Ne yazık ki teknolojik gelişim ve üst üste gelen
reformist hareketlerle milat olarak kabul edeceğimiz Endüstri Devrimi bugüne
kadar süregelen hızlı etkisiyle dünyanın sıcaklığını 0.9 derece arttırdığı
gibi; mutlak önlem alma yönünde söz sahibi tüm ülkeleri harekete geçirerek,
değişimi hayatlarımıza dâhil etmemize sebep olmuştur.
Detay için tıklayınız >>>>> SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK_Son.docx